Yojimbo ile beraber Bir Avuç Dolar ‘dan bahsetmişken, Sergio Leone’nin ¨İsimsiz Adam¨ adını vererek tamamladığı üçlemeyi ikinci ve üçüncü filmlerinden de kısaca bahsederek tamamlayalım.
İtalya ve İspanya’da çekilen, dönemin Western film kalıplarının dışında olduklarından gösterildikleri dönemde alay konusu bile olan ve Spagetti Western olarak anılan filmlerin ikinci filmi 1965 yapımı Birkaç Dolar İçin (Per qualche dollaro in più). İki kelle avcısı silahşör (Clint Eastwood, Lee Van Cleef), tamamen farklı motivasyonlarla peşine düştükleri El İndio adlı haydut (Gian Maria Volonte) için gönülsüz de olsa güç birliği yapmak zorunda kalırlar.

Üçüncü ve çok daha bilinen film Il buono, il brutto, il cattivo ya da İyi, Kötü, Çirkin. Karmaşık karakter ve hikaye örgüsü, başarılı oyunculukları, tüm film tarihinin belki de en akılda kalır müziği ve üç saatlik süresi ile gerçek bir başyapıt. Hayatını adam öldürerek kazanan ve tüm dostları haydutlar olan bir iyi (Clint Eastwood), hiç bir işi yarım bırakmayacak kadar iş ahlakı yüksek bir kötü (Lee Van Cleef) ve feleğin sillesinden geçtiği için neredeyse acıma hissi uyandıran bir çirkin (Eli Wallach), arka planınını bitmek üzere olan Amerikan İç Savaşı’nın oluşturduğu bir fonda ve çöllerden savaş alanlarına, esir kamplarından manastırlara ve yıkık kentlere kadar birbirinden farklı pek çok dekor önünde büyük bir hazinenin peşine düşerler…

Filmlerin neden iyi olduğunu değil ama neden çok sevdiğimi söyleyebilirim.
- Karakterler, sadece başroller değil, rollerine daha iyi oturamazdı bence. Clint Eastwood ve Lee Van Cleef her iki filmde de her gözüktükleri kareyi dolduran göz alıcı performanslar göstermişler. Gian Maria Volante gerçekten kötü olduğuna ikna ediyor, Eli Walach çirkin Tuco rolünde harika. Otel sahibesi, alkolik yüzbaşı, ispiyoncu çocuk ve daha nice yan roldeki oyuncuların filmlere katkısı çok fazla.
- Yakın çekimler! Burunların ekran/perdeden dışarı çıktığı, endişe, korku ve özgüvenin sağa sola bakan gözlerin en içinden okunduğu sahneleri seviyorum.

- Ennio Morricone!! Sergio Leone’yi ve filmlerini büyük kılan biraz da onun müzikleri.
- Western filmler bana garip ve melankolik ve hoşuma giden bir şekilde küçüklüğümü, pazar sabahlarını, sobayla ısındığım, yerde halının üzerinde oturup tv seyrettiğim zamanları hatırlatıyor.
Konuyu Sergio Leone ile bağlayalım. Hayatı boyunca çalışırken (Gordon Milne’in hiç Türkçe konuşmamasına benzer şekilde) hiç İngilizce konuşmamış bu adam çok az sayıda film yönetiyor, İngilizce konuşulan bu az sayıda filmle adını sinema tarihine altın harflerle yazdırıyor. Leone’nin daha sonra çevirdiği Bir Zamanlar Batıda (Once Upon A Time in the West) ve Bir Zamanlar Amerika’da (Once Upon A Time in America) ile sinemasal açıdan bu filmlerin ötesine de geçtiğini söylemek isterim.
not: Yukarıdaki yazının daha uzun ve özenle yazılmış bir muadili teknik bir hata ile tamamen silinince yazıyı tekrar yazmak zorunda kaldım, çok kızgınım!
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...