Anadolu nehirleri..

HES gerçeğinin yıkımının en fazla olacağı bölgelerden birinde yaşıyor, buradaki halkın, köylünün ormanına, yaban hayatına ne kadar sahip çıktığını ama bürokrasi karşısında bir o kadar da güçsüz ve çaresiz olduğunu görüyorum. Gözlerim dolarak seyrettim, siz de seyredin, seyrettirin. Bu belgeseli hazırlayanların eline sağlık, çevre mücadelesine hergün biraz daha fazla destek olmak lazım.

Şubat sıkıntısı

büyütmek için resmin üzerine tıklayın

Büyükşehirlerde topu topu üç dört gün yağan kar alani bir merak ve gizli bir sevinçle karşılanır. Sıcak evlerde camların önünden  karın ne güzel yağdığından dem vurulur, yerdeki karın kalınlığının kaç cm olduğuna dair fikirler yürütülür ve hemen her zaman o kış yağan kar önceki senelerle karşılaştırılır.

Burada da konu er geç hava durumuna, oradan da metrelerce kar yağan, yolun eylülde kapanıp mayısta açıldığı o eski kışlara bağlanıyor. Geçmişini bilmiyorum buranın, başka bir kış geçirmeye de pek niyetim yok. Karı ilk bir iki gün şehirli bir özlem, merak ve heyecanla karşılasam da en başlarda, elektriklerin, internetin, telefonların kesilmesine sebep olarak buranın zaten pek parlak olmayan şartlarına getirdiği fazladan yük de sıkıcı oldu sahiden.

Karın köyleri ve doğayı örttüğü beyazlık ve sessizlik yine de büyüleyici. Bir günlük güneş ve mavi gökyüzünü fırsat bilip uzun bir fotoğraf yürüyüşü yaptım, fotoğraflar makinada hala, umarım güzel bir kaç kare çıkar. Bir de buradaki hayatın durağanlığını yıkan önemli bir gelişme İzTV’den bir çekim ekibinin 1-2 gündür köyde olması. Oyuncu olarak kalbimizde özel bir yeri olan Erkan Can’ı bir anda karakolda karşımda görmek, bir kez daha, önceden birisi söylese asla inanmayacağım bir durum oldu. Sahiden etkileyici çekimler yaptılar, son bir ayın tek güneşli gününde burada olmalarının da şansıyla. Çektikleri programın ne zaman yayınlanacağını öğrenebilirsem burada da mutlaka paylaşırım.

Camili’de kar..

Kar, gökyüzünün nefeslendiği kısa aralıklar sayılmazsa pazar gecesinden beri kesintisiz yağıyor. Kristalleşmiş su taneleri doğanın üzerine sadece beyazlık olarak değil, sanki hiç bitmeyecek ve derinleşmiş bir mahrumiyet, sessizlik, ve karanlık olarak indi. Akşamları hava kararınca zifiri karanlığın içinde yürüyorum. Uzaktan gelen Maral deresinin uğultusuna tek eşlik eden karda yürümenin çıkarttığı kendine has ses. Evler karanlık, yukarıda ne ay ne de yıldızlar var. Yeryüzünün, doğanın büyüklüğü ve gücünün yanında burada kendini ufak ve çaresiz hissetmemek çok zor.