Düzeltme

Yüzümde acı bir tebessüm. Bu bavul, çanta ve kutular burada tekrar açılacak, tahminen 15 günlüğüne. Memleketin organizasyonu en iyi zannedilen kurumunda tüm kararların ne kadar günlük (saatlik?) ve dürtüsel verildiğine bilmem kaçıncı defa tanık oluyorum. Şaşırtıcı mı? Hayır; ama kesinlikle usandırıcı. İyi tarafından bakalım, ailem burada tabiatın güzelliğine tanık olacak üç gün sonra.

Bitti

Geçtiğimiz yılın Eylül ayında, Borçka’ya geldiğimde kışı Camili köyünde geçireceğimi öğrendikten sonra sıkıcı ve belirsiz bir bekleme dönemi geçirmiş, nihayet belirsizlik 8 Kasım’da sonlanmış ve köy karakoluna geçmiştim. Geçmişin çok çabuk geçtiğine, geleceğin ise bir türlü gelmeyeceğine inanmak hepimizin doğasında biraz vardır ya, bu yüzden hem gelmeden önce, hem burada kalmaya başladıktan sonra bu kışın bitmek bilmeyeceğine, çok uzun süreceğine dair derin bir karamsarlık içindeydim. Yine bir çok insan gibi ben de geçmişi hatırıma getirirken hafızamın tozlu raflarından olumsuzlukları, sıkıntıları nadiren çıkartırım, genelde hatırda kalanlar tam da istendiği gibi dudaklarda tebessüm uyandıran güzel anılar olur. Zihnime haksızlık yapmamam gerek, ileride bu kışı sadece iyi anılarla hatırlamayacağımı biliyorum. Buranın yazını yaşamadım, görmedim ve göremeyeceğim, hiç kış ayları gibi olmadığını söylüyorlar, ama buranın kışını en iyi anlatan kelimeler yalıtılmışlık, derin bir yanlızlık ve mahrumiyet olur. Şimdi, zamanında bitmesine 6 ay değil de yıllar varmış gibi düşündüğüm o kışın sonuna geldik. Bir aksilik olmazsa önümüzdeki bir kaç saat içinde Borçka veya Artvin’e dönmüş olacağım.

Yaşadığımız hayatları bir ucundan ileri doğru sürekli uzayıp giden, doğumla başlayıp ölümle noktalanan bir çizgiye benzetirim. Kimi birbiriyle sadece bir noktada kesişen, bazen de kısa veya uzun bir müddet  beraber yolculuk eden, çoğu zaman aralarındaki makas açılarak birbirinden ayrılan, biri de bana ait milyarlarca çizgi hayal ederim. Yaşamın neredeyse kaos denilebilecek karmaşıklığı geleceğe ait mutlak planlar yapmayı imkansız kılıyor. Bir sene önce hayatımın altı ayını burada geçireceğimi, burada tanıştığım insanlarla çizgilerimizin aylarca yanyana gideceğini asla hayal edemezdim. Burada tanıştığım insanlarla çizgilerimizin belki de bir daha kesişmemek üzere birbirinden ayrılma zamanı geldi. Buranın insanlarıyla, tabiatıyla, kendi ölçülerimle kısa diyemeyeceğim bu zamanı paylaştıktan sonra buradan olumlu veya olumsuz duygularla ayrılmıyor olmam mümkün değil. Karakol ile ilgili olumsuzlukları bir kenara ayırınca, hiç tahmin etmiyordum gelmeden önce ama, buruk ayrılıyorum.

Sağlık ocağında doktoru olmayan, gerektiğinde doktor veya hastaneye ulaşması bildiğimiz uygar standartlarda mümkün olmayan bir bölgeye, sivil halka bakmamam konusunda tavsiye alarak geldim. Bu tavsiyeye uymama ne yapım, ne de buradaki halkın içinde bulunduğu zor koşullar izin verirdi, öyle de oldu. Geçmişte hiç sahip olmadığım genel tababet pratiğimden gelen kısıtlı tecrübemle, sağık ocağı ve karakolda mevcut ilaçlar ve olanakların sınırladığı dar bir alanda elimden geleni yaptım. Bana gelen kimsenin kalbini kırmamaya çalıştım. Sağlık ocağında geçirdiğim zaman boyunca, olağanüstü yardımlarını benden hiç esirgemeyen İlknur hemşireye, Şaban ve Metin ağabeylere bana gösterdikleri tüm iyi niyet ve misafirperverlikleri için minnettarım. Varlıkları sadece sağlık hizmeti verirken değil, en sıkıntılı zamanlarım başta olmak üzere buradaki tüm süremde hayatımı doldurarak buradaki tecrübemi olduğu gibi değiştirdi. Hepsi, umarım biliyorlardır, ömür boyu dostlarım oldular.

Jandarma karakolunda görevli arkadaşlarım, Halil, Özkan, Serkan ve Haydar’a da samimiyetle teşekkür etmeliyim. Karakollarına, hatta evlerine misafir oldum, sıkıntılarımı paylaştım. Buradaki en iyi arkadaşım Ali Kaan’ı da daha şimdiden özlediğimi söylemek isterim.

Bulunduğum sürede şahsıma karşı nezaket ve güleryüzlerini hiç eksiltmeyen, gönlü zengin tüm Macahel halkına, Mevlüt Amca ve ailesine, Adnan Dede ve Paker ailesinin diğer kuşaklarına, Müdür bey başta yatılı bölge okulunun tüm idari personeline, Hasan Yavuz ve ailesine en samimi teşekkürlerimi sunuyorum. Tüm isimleri saymam mümkün olmasa da, hiçbirini unutmam mümkün değil. Bir koloni arı almama, belki de bu sayede burayla bir bağlantım kalmasına sebep olan sevgili dostum İbrahim Kahya’ya dostluğu ve iyi niyeti için özellikle teşekkür ediyorum.

Yarın sabah başka bir yerde uyanacağım. Hayat akmaya devam edecek. Buradaki altı ayımın hafızamda, kalbimde yer eden, ve şimdi ayrılmamla boşalacak olan kısımları asla dolmayacak.

Bitti.

Esas terör trafik, esas suçlu kim?

Biraz önce gazetede gördüm haberi. Kısaca, alkollü (1.80 promil), süratli ve kırmızı ışıkta durmamak sureti ile çarptığı yayanın ölümüne sebep olan şahsa indirimlerden sonra 16yıl 8ay hapis cezası verilmiş. Bu ceza haberi, zaten hassasiyetim olan bu konuda beni etkiledi, bir kaç kelime yazmak istedim.
Yayanın ölümü yakınları için korkunç bir durum tabi, gerçekten onların yerinde olmasını istemem kimsenin. Trafikte bu uzunlukta bir hapis cezası ile karşılaşmamıştım ben, ya da hatırlamıyorum. Detayı yok ama, şöför savunmasında Yeni Zellanda’ya gideceğini, bunun için kutlama yaptığını vs.. söylemiş. Belki öğrenci, eğitimli biri, bütün hayatı karardı şu noktada.

Öncelikle, cezaların öc duygusu ile verilmemesi gerektiğini biliyorum, yine de cezayı yerinde buluyorum, bu yorumu yapmak bana düşmese de. Öte yandan, ülkemizdeki trafik kuralsızlığının ve terörünün bir ton nedeni arasında en önemlisinin de kimsenin işlediği suçun cezasından korkmaması olduğunu düşünüyorum. Çok yakın ve sevdiğim bir arkadaşımın ehliyeti alkolden kaptırdıktan bir kaç ay sonra tekrar alkollü yakalandığına, rüşvet ile sıyırdığına tanık oldum. Belki bu arkadaş da benzer bir deneyim yaşamıştır bu acı olay öncesinde..Ya da belki yakın arkadaşım benzer bir durum yaşayacak ileri günlerde..

Motor kullanan, trafikte araçlara göre çok daha korunaksız olan biri olarak çevremizin trafik kurallarına daha fazla uymaları konusunda uyarıcı ve aktif olmamız gerektiğini düşünüyorum. Şimdi önümüzde seçim var ve belki ben duymadım, hiç bir parti veya adayın bu konuda tek birşey söylediğini duymadım. Neredeyse herkesin çevresinde, ailesinde trafik teröründen ölmüş, sakat kalmış en az bir kimsenin olduğu bu ülkede itiraf etmesek de en büyük terör trafik terörü, ve çoğumuz da zaman zaman bunun bir parçası, suç ortağı olduğumuz için sesimizi çıkarmıyoruz. Maalesef.

Son fotoğraflar

Camili festivalinin yapıldığı bir alan var. İki vadinin, dolayısıyla iki derenin birleştiği ufak alan, aynı zamanda buradaki tek düzlük. Akşam gün batarken, iki dere arasında kulakları sağır eden akıntının sesi ve Gürcistan üzerinden batan güneşe ilaveten, hava da güzelse tek eksik o derenin buz gibi suyunda soğumuş bir şişe bira. O da eksik kalsın, yapacak bir şey yok…

Uğur Deresi
Uğur Deresi

Kısa kısa pazar notları

  • Bugün anneler günü, büyük aile kahvaltıdaydı, herkesin sesi güzel geliyordu. Bu sene katılamadık, gelecek sene umarım hep beraber oluruz.Yüzyıllık Yanlızlık ‘dan çok etkilenmiş biri olarak, bu günün hatırına, 4 kuşak bizimkiler:
Anneannem
Annem
Annemin kızı:)
Ada bebek! Annemin kızının kızı:) Yolda, bekliyoruz heyecanla..
  • Ayrıca iki can dostumun doğumgünü bugün; İyi ki doğdunuz Okan ve Emre! İlk tanışmamızın, dostluklarımız başladığı 20 seneyi geçmiş…
Okan İnceer
Emre Gençol

O 20küsur senede üçümüzün yanyana güzel bi fotoğrafı da yok sanki.

  • Tam altı ay oldu burada kalmaya başladığım. Zaman çabuk geçti demek istemiyorum ama altı ay bitti sonuçta.
  • Bu kadar yağmur nasıl yağabiliyor?
  • Akşam önce maçlar, sonra da Behzat Ç. var. Heyecanla bekliyoruz.
  • Blogu buraya geldiğimde yakınlarım dostlarım benden rahat haber alsınlar, bir günce gibi yaşadıklarım, fotoğrafladıklarım  tek kaynakta arşiv usülü saklansın diye açmıştım. Ne azı ne fazlası oldu, amacına ulaştı şimdiye kadar sanırım.
bsacak.wordpress.com