iniyoruz-çıkıyoruz

Araya zaman girdi. Ülkenin güzel çocukları öldürülürken, birer birer yere düşerken hem bir de üstüne iç sıkıntımdan dolayı zaten hiçbirşey yazmak istemiyordum, üzerine bilgisayarımın bozulup açılmaz-kullanılmaz hale gelmesi de tuz biber oldu. Terslikler üzüntüler ve ilginçliklerle dolu bir on gün , hem de ne çabuk geçti.

Buradaki kara bulutlar Ömer’in cebindeki cüzdanı ve ev anahtarı ile paltosunun çalınmasıyla başladı. Hırsızlıktan bir önceki gün buradaki arkadaşlardan Paris’in ne kadar tekinsiz olduğunu dinledik. İnsanların metroda yolda nasıl cüzdanlarını cep telefonlarını çaldırdıklarını, burada “telefonum kayboldu, adresler numralar gitti” diye yakınmanın ne kadar doğal bir hal olduğunu öğrendik. Bu satırlar da buraya gelecek tüm arkadaşların kulaklarına küpe olsun. Sonuçta 24 saat geçmeden palto gitti. Evet gözümüzün önündeydi ve sahiden onca insandan tek biri bile farketmedi, ve ayrıca hırsızın hiç mi suçu yok arkadaşlar? Polis raporu filan herşey kitabına uygun yapıldı ve her yerde olduğu gibi lüzumsuz oldu. Ellerindeki en iyi dedektiflerin konu üzerinde olduğunu düşünmüyoruz tabi ki.

Sonrasında Berkin gitti. Uzakta olmak memleketten, olan bitenden; ne farkındalığını azaltıyor ne kaygısını insanın. Fazla birşey söylemek istemiyorum, yeni kabuk bağlıyor kalkmasın. Sadece unutmamak lazım bu olanları, bizi bu güne getirenleri.

Aynı gün bilgisayar bozuldu. Paris güzel ama bilgisayar nerede tamir edilir biliyor değiliz. Biz bilmiyoruz pek tabi. Tek bildiğimiz Apple store, oradan da ancak randevuyu düne (8 gün sonraya) alabildim. Baktırmak için randevu alıp sıra beklediğim sıralarda buradaki zamanımızda en akılda kalır hatıralarımızdan olacağı kesin diyebilirim; Taksim kollektifi ile yaptığımız Berkin çalışması oldu.

20140319-134925.jpg

Pixel-art deniyormuş buna, ufak bloknot karelerinden bir silüet yaptık. Dediğim gibi; maksat unutulmasın.

Bir de bu son dönemden akılda kalan hava kirliliği oldu. Ülkenin en önemli meselesi haline geldi.

20140319-134841.jpg

Buradan da Guardian daki konu ile ilgili foto galeriye geçebilirsiniz.

Cuma’dan başlayarak metro ücretsiz-parasız oldu burada. Sadece bununla bile yerüstü trafiğini önemli ölçüde azaltmayı başardılar. Ben de kendi adıma hava kirliliğini bu sayede farkettim. Önce üç gün olarak planlanmıştı, sonra dört güne çıkartılıp pazartesi de dahil oldu. Neyse ki hava kirliliği de azaldı da metropolitain bizim gibi sadık metro kullanıcılarına kaldı yine.

20140319-134738.jpg

Hava daha temiz, bahar ufak adımlarla gelmeye devam ediyor. Koşmaya devam ediyoruz. Paltoyu unuttuk, Ömer’in yeni kartları da geldi nihayet. Bilgisayar tamir oldu, üstelik hiç bir bilgi kaybetmeden. Ülke de düzelecek bir gün elbet. Öyle inanmak istiyoruz. İniyoruz çıkıyoruz. Hayat bu.

Hayat tesadüfleri sever. Kesin bilgi.

Ihtisas eğitimimde, sonrasında kariyerimin çizilmesinde en etkili insanlardan biri, hocam, Kemal abi güzel bir sürpriz yaptı bugün. Kendi eğitimini Fransa’da aldığı hatta çalıştığım hastanede de bir süre bulunduğu için İstanbul’da konuşmayı kararlaştırmış ama bir türlü buluşamamıştık.

Hayatımızı şekillendiren nedir diye sorulsa, cevabım “çokça tesadüfler” olur arkadaşlar. Kemal abinin buradaki büyük ailesinin benim ilk haftasonumda düğün yapmasını nasıl açıklayabiliriz? Geri kalanı Kemal abi’nin nezaketi tabii..gündüz buluştuk, yemek yedik, eski bir dostunu görmeye beraber gittik. Suriye kökenli, mimar Muhammed ve Biyokimya profesörü zarif eşi ile tanıştık.

Gün boyu meslek hayatından, önümdeki üç aya, memleket durumundan geleceğe, suriyelilerin bakış açısıyla iç savaştan geçmişe uzun ve güzel bir sohbet oldu.

20140309-023033.jpg

20140309-023053.jpg

Gün böyle biter derken evimizin önünde önce polis arabalarını sonra sloganları farkettik. Artık bir direniş alışkanlığımız var ne de olsa, sese yöneldik. Tesadüf dedik işte, eve gitmeden Ömer’le kahve almamız, aldığımız yerde boş masa bulamamamız, geri dönmemiz.. Bunca tesadüf işte bizi 8 Mart için yapılan alternatif yürüyüşe ve bu kortejin içinde yürüyüşe Türkçe poster ve dövizlere katılan taksim kollektifine yönlendirdi.

Buraya göç etmiş, çalışan, okuyan ondan fazla güzel insanla tanıştık.

20140309-024737.jpg

>

20140309-031426.jpg

br />
20140309-031625.jpg

Beraber konuştuk dertleştik, Paris’in Kreuzberg’i olan St Dennis Strausburgda bir pubda “Aziz” dostum Ömer için üretilmiş biralardan içtik.

>
20140309-025705.jpg

Dünya emekçi kadınlar günü madem, ufak bir paragraf açalım; düşüncelerim sabit; 2011’de şunları yazmışım bloga:

Bugün artık sevgililer günü ile anneler günü arası bir kıvamda, tüketimi teşvik etme fırsatçılığıyla kutlanıyor olsa da, kökeninin çok farklı yerlerden geldiğini unutmadan;

Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun!.

Günün bombası en sonda gelsin. Beraber gittiğimiz Üsküdar isimli büfenin girişindeki “buralar eskiden hep bağ bahçeydi” başlıklı bizi bizden alan çalışmayla bitirelim.

20140309-025301.jpg<br /

Paris bir koşu kenti değil

İstanbul’un Anadolu yakasında, hele de Bostancı-Fenerbahçe sahil parkuruna yürüme mesafesinde yaşamasaydım bu kadar iddialı konuşamazdım sanırım.

Dar ama daha önemlisi çokça parke taşı sokakları, özellikle yaya ışıklarını çok önemsemeyen şöförleri ve yayaları göz önüne alarak söylüyorum bunu. Şehir içinde şöyle dört dörtlük koşu için ayrılmış parkuru olan park da keşfedemedim daha. Seine kıyısı veya parkların çevresinde koşuyor insanlar. Farklı rotalar yapıp paylaşırım ileri zamanlarda.

Kapının önünden koşu parkuru başlamıyor diye de ensemizi karartmıyoruz tabi ki. Daha gelmeden aklına girdiğim yeni koşu partnerim Ömer’le pırıl pırıl günün ikimiz için de erken bitmesini fırsata çevirdik, nehir kıyısında ne kısa ne uzun sayılan bir koşu yaptık. Manzara tabi ki eşsizdi ama zaman zaman hem kalabalık hem taş zemin kısımlar keyif vermedi. Koşu bittikten sonra illa ki selfie.

Görüşmek üzere,

20140305-174342.jpg

20140305-174353.jpg

Hafta başı

Eğer size birileri Fransızların soğuk insanlar olduklarını, bilseler de İngilizce konuşmak için nazlandıklarını söylerse; humm, inanın.

Pazar günü benden tam tamına 1ay daha fazla Parisien olan Ömer’le beraber iş yerime en uygun olan metro durağını belirledik; tabi ki yanlış çıktı. Ister dağda olun ister şehirde, haritalarınız size fikir verir arkadaşlar, garanti değil. Öte yandan her medeni kentte olduğu gibi, Paris’te de kaybolmak, adres bulamamak özel yetenekler istiyor.

20140304-112614.jpg

Hastane 19.yy’da hasta çocuklar için bir hayırseverin yardımlarıyla yapılmış. Hikaye tanıdık; bildiğimiz Hamidiye Etfal. Son dönemde yeni ve modern bir bina eklenmiş. Bu noktada ezberimiz bozulabilir; hiç bir eski binayı da yıkmamışlar.

20140304-113423.jpg

Gün güzeldi, yeni bir dönem de başlamış oldu. Yeni ameliyathane, yeni ameliyatlar, farklı insanlar, ufak detaylar…hepsi iyi şeyler. Ufak sıkıntılar var ama çözülebilir diye umuyorum. Hayat devam ediyor.

Not: ilk gün yorulmuşum sanırım, gece bunları yazarken uyuyakalmışım. Gecikme bu yüzden.