Denedim ama acı yüreğe oturunca, kan donunca susmak mümkün değil; Özgecan Aslan’ın katli basit şiddet değil canilik, akıl almıyor, tüm sevenlerine sabır diliyorum. Rahmetli ananemin güzel yüzüne bakmıştım öldükten sonra, Özgecan’ın annesinden bunu bile aldılar. Aklın bittiği yerdeyiz.
Öte yandan bu ülkede nefret ve şiddet ikliminin geldiği nokta artık nefes almamızı engelliyor. Bunu büyük çerçeveden görmeyerek, sorunu “kadına şiddet” gibi, “sağlıkçıya şiddet” gibi fragmanlara bölmek vehametin ne anlaşılmasını mümkün kılıyor ne de çözümünü mümkün kılıyor. Ülkede aklımızı vicdanımızı yitirdik, sosyal kontrat çoktan bozuldu; hayat gasp kültürü, güçlünün güçsüzü ezmesi üzerine kurulu. Kadınlar sosyal zeminde hep meta olarak işlendiği, güçsüz-hizmet eden imgesi ile kafalara sokulduğu için hiç şüphesiz şiddet ikliminde en çok mağdur olanlar maalesef. Son dönemde kadın arkadaşlarımdan duyduklarımı, içtenlikle anlattıkları geçmişte ve bugün yaşadıkları olayları, en vahimi de bu olayların sıklığını sindirmeye yeni başlamıştım. Şimdi bir grup erkeğin #sendeanlat altında yazanları okudukça benle aynı histe olduğunu düşünüyorum. Tam bu noktada kadın eti ile “tıklama” arttırmaya çalışan ulusal internet medyasının da şu elim hadisede bile biraz olsun utanmış gibi yapmamasını da not ediyoruz tabi ki. Şiddet ve nefret adi fiziksel eylem de olmak zorunda değildir ayrıca. Vicdanımızı, adalet duygumuzu tam olarak ne zaman kaybettik bilinmez ama elinde güç tutan, gücü olduğunu sanan karşısındakine hayat şansı vermiyor bu topraklarda. Kadınlar, “norm”lara uymayanlar, “bizden” olmayanlar, örgütlü örgütsüz emekçiler, sağlıkçılar, gencecik eylemciler, ya sesi hiç çıkmayanlar: ağaçlar dereler..her daim ezilmeye mahkum gibi, yaşamları onlardan daha güçlü olanlara bağlı gibi yaşamak zorundalar. “Vurmayın, ölüyorum ” diyen bi çocuğun haykırışı hala kulaklarınızda çınlamıyor mu? Özgecan geri gelmeyecek, idam da geri gelse-ki gelmesi felaket olur, suçluları hadım da edilse herkes biliyor ki Özgecan da akan gözyaşlarımız da son olmayacak. Yarın ben de siyah giyeceğim, giyelim. Lakin gerçek anlamda bir sosyal ve kültürel devrim olmadıkça, bu olay özelinde kadına ama tüm ezilenlere olan şiddet birgün hepimizi tamamen nefessiz bırakana kadar sonlanmayacak. Ve kabul edelim, bu devrim, bu değişim bize çok uzak. Çok uzak; çünkü en başta kendimizi tanımıyoruz, aynaya bakmayı bilmiyoruz. Hep mağduruz, hep mağruruz. Kaybediyoruz.
